«Yere sırtüstü uzandı. Gür saçlarını koyu yeşil çimenlere sereserpe yaydı. Ellerini narin boynunun altında kenetledi. Nemli gözleriyle gökyüzünü süzdü bir süre. Derin bir nefes alıp verdikten sonra, melal yüklü bir sesle, “Uzaklarda bir yerde, kim bilir nerede, beni seven biriyle daha mutlu, daha huzurlu olabilirdim” diye mırıldandı. Bir ayak sesi duydu. Dikkatle dinledi. Bahçe kapısı tarafından geliyordu ses. Demir kapı gıcırdadı. İçeriye biri girmiş olmalıydı…»